Halk arasında ‘Karasu’olarak bilinen glokom,kişinin gözünün tolere edebileceğinden daha fazla olan göziçi basıncının (GİB) / göz tansiyonunun meydana getirdiği hasar olarak tanımlanabilir veya görme ağ tabakası (retina) hücrelerinin kaybının az veya çok oranda GİB yüksekliğinden etkilenerek yaşa bağlı harabiyetin üzerinde olması halinde ortaya çıkan patolojik tablo olarak da ifade edilebilir. Bu hasar başlıca optik sinir çukurlaşması ve görme alanında çok özel görünümlü görme alanı bozuklukları olarak gözlenir. Görme siniri giderek zayıfladığından sonunda görme kaybı oluşuyor. Hastalıkta görme alanının daralması nedeniyle borudan bakar gibi bir görüntü oluşur. Glokom olguların çok büyük bir çoğunluğunda GİB yüksek olmakla beraber bir kısım olguda GİB normal kabul edilebilir sınırlar içinde olmasına rağmen yine de bu glokoma özel bulguların gözlenebilmesi söz konusu olabilmektedir. Bu durumda düşük veya normal tansiyonlu glokom (NTG)’lardan bahsedilir. Bazı olgularda da GİB normal sınırların biraz üzerinde olmasına rağmen optik sinir başında ve görme alanında hiçbir glokomatöz bulgu tesbit edilemez ki,bu durum da oküler hipertansiyon (OH) olarak tanımlanır. OH olgularının glokoma dönüşmesi söz konusu olabilmektedir. Ancak bu oran çok düşüktür.
Dünyada körlük nedenleri arasında katarakttan sonra ikinci sırada yer almaktadır.
Glokom tanısı ve glokomlu hastanın takibi için göziçi basınç değeri tek başına yeterli değildir. Görme alanı ve görme sinir başının ve sinirlerinin değerlendirilmesi çok ileri derecede önemlidir.
Görme alanı subjektif yani hastanın ifadesine bağlı muayene yöntemidir. Yaşlılarda,çabuk sıkılan kişilerde,glokomu ilerlemiş kişilerde güvenirliliği azalmaktadır. Bu nedenle daha objektif tanı ve takip cihazlarına ihtiyaç duyulur.
Glokomda tanı önemli midir?
Glokomda tanı ve takip çok önemli olmakla birlikte hastanın ilaçlarını muntazam olarak kullanması daha da önemlidir. Glokomda hastanın genellikle hiçbir şikayeti yoktur. Bu hastalıkta tedavi yapılmadığı takdirde,görme alanında daralma ilerleyicidir…Bu safhada görme halen çok iyi olabilir,ancak kişi borudan bakar gibi bir görüşe sahiptir. Görme hastalığın en son safhasında bozulur…
İlaçlarını kullanırken kısa ve orta vadede kendisinin fark edebileceği bir iyilik de söz konusu değildir.
İlaç tedavisi ile kontrol altına alınır mı?
Glokom ilaç ile,olmazsa diğer tedavi seçenekleri ile kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Her ilaç herkese aynı ölçüde etki etmez,dolayısı ile tedavi oturana kadar sık kontrol gerekebilir. Kontrol edilemeyen glokom olgularında laser uygulaması yapılabiliyor,eğer uygun değilse cerrahi yapılması şart olmaktadır. Cerrahi,kaybı geri çevirici olmadığı gibi görmede de kayba neden olmaz. Dar açılı olarak bilinen tip glokomlarda ilaca ek olarak “laser iridotomi”işleminin yapılması gerekir.
Glokomda tedaviye başlama zamanı ve hastanın tedaviye uyumu tedavinin başarısında etkili olur.
Sokakta,çarşı pazarlarda,araba içinde yapılan taramalar ne yazıkki genelde bir pazarlama stratejisidir. Kişilere uygun bilgi verme yerine heyecan yaratıcı ifadeler kullanılması kişileri panik atağa sevketmektedir. Oldukca sıklıkla yapılan pozitif yanlış tanılar kişilerin gereksiz yere yıllarca ilaç kullanmasına sebep olabilmektedir.
Tanıda geç kalınmış olmak ne kadar kötü ise,yanlış pozitif tanı da o kadar zararlıdır. Çünkü tedavi için kullandığımız hemen tüm ilaçların yan etkileri vardır. Gereksiz yere yan etkilere maruz kalmak hiç de uygun bir durum değildir. Ayrıca kişinin kullandığı diğer ilaçlarla da etkileşimlerinin bilinmesi ve ona göre ilaçların tespit edilmesi gerekir.
Prof. Dr. Haluk Ertürk