Yaşamı Tehdit Eden Alarm Duygusu

Anksiyete yaşamı tehdit eden ya da tehdit şeklinde algılanan bir çeşit alarm duygusudur.

Anksiyete Yaşamı Tehdit Eder mi?
Anksiyete;nedeni bilinmeyen,içten gelen,belirsiz,korku,kaygı,sıkıntı,kötü bir şey olacakmış endişesi ile yaşanan bir bunaltı duygusudur. Yaşamı tehdit eden ya da tehdit şeklinde algılanan bir çeşit alarm duygusudur. Çok hafif gerginlik ve tedirginlikten panik derecesine varan değişik yoğunluklarda olabilir.

Anksiyetenin patolojik özellikleri yanısıra uyuma dönük işlevi de vardır. Algılanan bu tehlikelere karşı benlik (ego) savunma düzeneklerini kullanarak başetmeye,önlem almaya,kendini korumaya çalışır. Eğer baş etme mekanizmaları çalışıyor ise sorun yaratmaz. Dolayısıyla patolojik ve normal anksiyete arasında ayrım yapmak kolay olmayabilir.

Anksiyetenin Oluş Nedenleri
Psikoanalitik varsayım: Bu görüşe göre anksiyete temelde bir iç çatışmanın (intrapsişik) ürünüdür. Buradaki çatışma benlik ile altbenlik,ya da benlik ile üstbenlik arasında oluşabilir. Altbenlikten haz ilkesi doğrultusunda doyum arayan dürtüler üstbenliğin gerçekleri tarafından engellenir. Benlik bunlar arasındaki çatışmayı çözerek dürtüyü bastırırsa sorun çözülür. Benlik çatışmayı çözemezse,bastıramazsa bunu tehlike olarak algılar. Bütün bu süreç bilinç dışında yaşanır. Bilinç alanında ise ortaya anksiyete çıkar. Buna “serbest yüzen anksiyete”denir. Eğer bastırma işe yaramadığında bu çatışmayla başetmek için diğer savunma düzeneklerini kullanırsa kullandığı savunma düzeneğine göre diğer anksiyete bozukluklarının klinik tabloları gelişir.

Davranışçı varsayım:
Davranışçı görüşe göre anksiyete öğrenilmiş bir süreçtir. Koşullu uyaranlar koşulsuz tepkilere neden olur. Ayrıca sosyal öğrenme ile ailenin tepkileri de model olarak alınır.

Bilişsel (kognitif) varsayım:
Bu varsayıma göre anksiyetenin nedeni olayın kendisi değil,bu olayın kişi tarafından nasıl yorumlandığı,nasıl algılandığıdır. Olayların çarpıtılmış düşünce örüntüleriyle algılanması sonucunda anksiyete ortaya çıkar.

Biyolojik varsayımlar:
Anksiyete bozukluklarında otonom sinir sisteminde sempatik etkinliğin arttığı,buna bağlı olarak fizyolojik belirtilerin ortaya çıktığı düşünülmektedir. Biyokimyasal olarak yapılan çalışmalarda nörotransmiterler üzerinde durulmakta,noradrenalin ve serotonin düzeylerinin arttığı düşünülmektedir. Ayrıca bazı nörokimyasal maddelerin (sodyum laktat gibi) verilmesiyle yapay olarak panik nöbetleri ortaya çıkarılabilmektedir. Bunların dışında kalıtımsal bir yatkınlığın olduğundan da sözedilmektedir.

Klinik Özellikler
Temel olarak anksiyete bozukluklarında belirtiler benzerdir. Ancak kullanılan savunma düzeneklerine göre farklı belirtiler eşlik ederek farklı klinik tablolar oluşur. Genel anlamda anksiyetenin 4 temel klinik özelliği vardır.

Bilişsel belirtiler:
Gerçeklik duygusunda değişme,çevrenin değişiyor gibi algılanması,dikkat dağınıklığı,konsantrasyon güçlüğü,kontrolünü yitirme kaygısı,fiziksel zarar göreceği endişesi.

Duygusal belirtiler:
Korku,huzursuzluk,endişe,çaresizlik,alarm duygusu,panik .
Davranışsal belirtiler:Anksiyete yaratan durumlardan kaçınma davranışı,dona kalma.

Fizyolojik belirtiler:
Çarpıntı,nefes darlığı,boğulma hissi,bulantı,kusma,ishal,karın ağrısı,sık idrara çıkma,impotans,cinsel isteksizlik,terleme,kızarma,sıcak basması,titreme,uyuşma,başdönmesi,bayılma hissi veya bayılmalar,kas gerginliği.

Sınıflama
Anksiyete bozuklukları DSM-IV’de alt başlıklar olarak ele alınmıştır. Bunlar:

  • Yaygın Anksiyete Bozukluğu
  • Panik Bozukluk- Agorafobili- Agorafobisiz
  • Özgül Fobi
  • Sosyal Fobi
  • Obsesif-Kompulsif Bozukluk
  • Posttravmatik Stres Bozukluğu
  • Akut Stres Bozukluğu
  • Genel Tıbbi Duruma Bağlı Anksiyete Bozukluğu
  • Madde Kullanımına Bağlı Anksiyete Bozukluğu
  • Başka Türlü Adlandırılamayan Anksiyete Bozukluğu

Dr. Nazan Ülkü

Total
0
Shares
Related Posts
Total
0
Share