Japonya’daki tsunami felaketi ve ardından yaşanan nükleer kriz,1986’daki Çernobil trajedisine benzer bir radyasyon kazası olasılığı nedeniyle büyük bir tedirginlik oluşturmaktadır. Gerçekten de belli düzeyleri aşan radyasyona maruz kalındığında,insan organizmasındaki doğal savunma mekanizmaları hücrelerimizi korumada ya da zararlı etkilerden arındırmada yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle,nükleer radyasyonun insan sağlığı üzerindeki kısa ve uzun vadeli etkileri de büyük olmaktadır.
İyonize edici radyasyonun troid,akciğer,mide,meme,rektum,kolon,kemik iliği,lenf sistemi kanserlerini ve solunum,sindirim,dolaşım sistemi hastalıklarını artırdığı kamuoyu tarafından iyi bilinmektedir. Bu yazıda nükleer radyasyonun daha az bilinen uzun vadeli nörolojik etkilerine de dikkat çekmek amaçlanmıştır.
Yüksek seviyeli nükleer radyasyona maruz kalanlarda öncelikle ishal,bulantı,kusma,ateş ve baş ağrısı gibi akut belirtiler gelişmektedir. İzleyen birkaç gün içinde ise halsizlik,ilgisizlik,keyifsizlik,sersemlik hissi,görsel ve düşünsel algılarda bozulma,oryantasyon ve uyku bozuklukları,kan basıncında düşme,saç dökülmesi ve yara iyileşmesinde zorluk gibi sorunlar baş göstermektedir.
Başlangıçta genellikle fark edilmeyecek kadar düşük düzeyde de olsa,iyonize edici radyasyonun kronik ve uzun dönemli etkileri çok zarar verici olabilmektedir. Öyle ki,santral ve otonom sinir sistemlerindeki etkilenmeler,radyasyona maruz kalındıktan yıllar sonra ortaya çıkabilmektedir. Ancak,Çernobil felaketinin üzerinden neredeyse 25 yıl geçtikten sonra bile,iyonize edici radyasyonun uzun vadeli nörolojik etkileri tüm yönleri ile değerlendirebilmiş değildir. Bu alandaki çalışmalar halen devam etmektedir.
Doç. Dr. Şükrü Torun