Önce risk faktörü değerlendiriliyor
Bir meme kanseri hastası kliniğe başvurduğunda öncelikle;yaşı,yaşam biçimi ve aile öyküleri gibi faktörlere bakılarak taşıdığı risk değerlendiriliyor. Elde edilen bilgilere göre;hastanın standart bir hasta mı,yoksa yüksek risk faktörlü bir hasta mı olduğuna karar veriliyor.
Klinik muayene,mamografi ya da her ikisi birden isteniyor
Hastanın yaşına ve bulunduğu risk grubuna göre yapılması gereken tarama işlemi belirleniyor. Bazen klinik muayene tek başına yeterli olabildiği gibi,bazen de beraberinde mamografi isteniyor. Bu durumda hastaya 3 boyutlu dijital tomosentez mamografi cihazı ile tetkik yapılıyor. Bu cihazda meme dokusundaki tek bir bölge bile aynı anda çok kesitli olarak görülebildiği için net teşhis konulabiliyor.
Ultrasonografik tetkik isteniyor
Meme dokusunun çok yoğun olduğu ya da memede şüpheli lezyonların bulunduğu durumlarda ultrasonografik tetkikten yararlanılıyor. Bu durumda 4 boyutlu ultrasonografi cihazından faydalanılıyor. Cihaz,memeyi 4 boyutlu olarak görüntülediği için en ufak bir lezyon bile gözden kaçmıyor.
Meme MR’ına ihtiyaç duyulabiliyor
Ultrasonografi bulgularıyla tam olarak aydınlatılamayan durumlarda meme MR’ı isteniyor.
İğne biyopsisi gerekebiliyor
MR ve ultrasonografide şüpheli lezyonlar görüldüğünde iğne biyopsisine başvuruluyor. İnce ya da kalın uçlu iğnelerle örnek alınan işlemler oldukça kısa sürüyor ve lokal anesteziyle yapıldığı için hastalar hiçbir şey hissetmiyor.
Vakum biyopsisine ihtiyaç duyulabiliyor
Ultrasonografide görülmeyen ancak sadece MR’da saptanan şüpheli lezyonlar için vakum biyopsisi tercih ediliyor.
Cerrahi yönteme başvurulabiliyor
Lezyonların iyi huylu çıktığı durumlarda hasta takip ediliyor. Kötü huylu bulgularda ise,lezyon uygun cerrahi tedavi yöntemiyle vücuttan uzaklaştırılıyor.
Standart riskleri olan biriyseniz…
Standart riskleri olan bir hastanın ilk mamografisi genellikle 35 yaşında çekiliyor ve 40 yaşına kadar da bu işlemi bir daha yaptırması istenmiyor. Mamografi 40-50 yaş arasında iki yılda bir,50 yaşından sonra da yılda bir kez öneriliyor. Meme muayenesinin ise mutlaka yılda bir kez uzman,ayda bir kez de hastanın kendisi tarafından uygulanması tavsiye ediliyor. Bu muayenenin adet döneminin sonunda ya da hasta menopoza girmişse,ayın belirli bir gününde yapılması gerekiyor.
Yüksek risk grubundaysanız…
Yüksek risk grubundaki kadınlarda istenen taramaların sıklığı,diğerlerine göre bir miktar farklılık gösteriyor. Örneğin,ailesinde daha önce meme kanseri vakası ya da vakaları rastlanan bir kadında,bu vakalar arasında en genç teşhis konulanın yaşından 5 yaş öncesinde kontrollere başlanması gerekiyor. Örneğin annesine 33 yaşında meme kanseri teşhisi konan bir kadının mutlaka 28 yaşında kontrollere başlaması gerekiyor. Bu hastalar 30-40 yaş arasında 2 yılda bir kez mamografiye,40 yaşından itibaren de yılda bir kez düzenli kontrollere çağırılıyorlar.
İğne biyopsi teknikleri içinde en gelişmiş olan “vakum biyopsi”ile,yaklaşık yarım dakikalık bir süre içinde diğer yöntemlere göre çok daha fazla doku örneği alınabiliyor.
Bu sayede doğru tanı şansı çok yükseliyor ve yüzde 97-99’a ulaşıyor.
“Tomosentez” özellikli mamografi sayesinde,memeden seri görüntüler alınabiliyor. Bu sayede dokular üst üste binmiyor ve hatalı tanı olasılığı en aza indiriliyor.
Meme ultrasonografisinde en yeni teknolojik gelişme 4 boyutlu ultrasonografide,memenin hiçbir bölgesi gözden kaçmıyor;uygulayıcıya bağlı hatalar minimuma iniyor.
Prof. Dr. Cihan Uras