Ortaçağ mistik inanışına göre bütün meyve ve sebzelerin insan ruhunu aşağıya çeken veya yükselten,yani olumsuz duyguları artıran veya onlardan arındıran etkileri vardır. Nar bu ikinci sınıfa giriyor. Eski dönemlerde benliği öfkeden,hırstan,kıskançlıktan ve nefretten uzaklaştırarak,ruhu hafiflettiğine inanılırdı. Nar,Punica granatum,tahmin edilen anavatanı Batı Asya’da,Hazar Denizi’nin güneyinde ve İran’ın kuzeyinde,Azerbeycan ve Kafkasya’da doğal olarak yetişmektedir. Akdeniz’in tarihinde erken çağlardan beri varolmuş,hem şifalı,hem de tılsımlı özellikleriyle nara çok değer verilmiştir. Nar Mısır’da kutsal meyve olarak yetiştirilmekteydi. M.Ö. 1547’de yapılmış mezar duvar resimlerinde görülen nar,Mısır’ın gündelik hayatında bol tüketilir,nar şerbetleri içilirdi. Dünyadaki en eski meyve bugün Berlin’deki Mısır Müzesinde,ölü hediyeleri arasında bulunan IV. Ramses (M.Ö. 1167–1148) devrine ait bir kuru nardır. 13. yy.’da Endülüs’te Araplar on farklı çeşit nar yetiştirmekteydi. Osmanlılar zamanında sadece tatlı ve ekşi türler değil,ayrıca beyaz kabuklu,tatlı,pembe taneli beyaz nar;koyu erguvan kabuklu,tatlı,pembe taneli beyaz nar;Sakız adasından,küçük çekirdekleri ve yuvarlak meyvelerinden dolayı çok makbul,sakız narı;küçük ekşi taneleri olan ve enfes şarabı yapılan çerebani en yaygın olanları arasındadır. Anadolu’da en iri narlar Maraş yöresinden gelir ve Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli yerlerine pek değerli hediyeler olarak gönderilirmiş. Van Gölü’ndeki Aktamar Kilisesi’nin narları her devirde nam salmıştır. Hem görüntüsü,hem lezzeti,hem de yüksek besleyici özellikleriyle eşsiz olan narı daha çok tüketmeye özen göstermeliyiz. Mutluluklarınızın da nar meyvesinin bilmecesindeki gibi artmasını diliyoruz…
Dyt. Aslı İçingür